Kayıtlar

Nedir Bu Okul Derdi?

Eğitim, Ebeveynlik ve Toplumsal Gerçeklik Üzerine Bir Düşünme Daveti Yeni okul sezonu yaklaşırken birçok aile tekrar aynı telaşın içine düşüyor: Hangi okul daha iyi? Hangi sınava sokmalı? Bütçemizi ne kadar zorlamalıyız? Özellikle şehirli, beyaz yaka ailelerde bu süreç maddi-manevi büyük bir stres kaynağı. Bursluluk sınavları, okul ziyaretleri, görüşmeler… Bazen bu yükü dedeler, halalar, dayılar bile sırtlanıyor. Çocukların eğitimi önemli. Özel okullara milyonlar dökülüp, devlet okullarının içi boşaltılıyorken, biz kararlarımızda neye nasıl hizmet ediyoruz? Çocuklarımızın eğitimi konusunda gerçek motivasyonlarımızı düşünmeye çağırmak istiyorum sizi. Bu yazı, birlikte sorgulama ve farkındalık üretme davetidir. Eğitim Nedir, Ne Değildir? İnsan olma yolculuğumuzun mihenk taşları, kendini tanıma, diğerlerini fark etme ve toplumsal bağlamda bir yer edinme sürecidir. Eğitim, bu yolculuğu destekleyen araçlardan biridir. “Eğitim evde başlar” derdi büyüklerimiz; sonra sokakta, sonra...

Postmodernizmle Yaşamak: Kır, Kur, Katlan

Sevemedim seni postmodernizm… ama işime yarıyorsun. Çekiç gibisin postmodernizm. Yeri geliyor camı kırıyor, yeri geliyor çiviyi çakıyorsun. Bazen de evin duvarını indirmeye kalkıyorsun, sinsice. Ben bu dünyada parçaları birleştirerek anlam bulmaya çalışan bir zavallıyım. Sen postmodernizm, bana hep parçaları gösteriyor, sonra birleştirmeme karşı çıkıyorsun. Anlamları çözüyor, sabitliği küçümsüyor, merkez yok diyor, yapı yok diyorsun. Sonra geriye kalan o “yok”la yaşa diyorsun. Ben sana uymam postmodernizm… ama seni kullanırım. alem muhabbette görsün diye yazıyorum… Her şey göreceliyse, her şey anlamsızsa... O zaman niye hâlâ kalbim kırılıyor, bir şeyleri umuyorum? Niye bazı şeyler çok komik, ve bazı şeyler çok güzel? İstemem sadece dekonstrüksiyon. İsterim hissedeyim, iteyim, çekeyim, savunayım, bazen de dönüştüreyim. Ey postmodernizm diyorsun ki: “Hiçbir yapı kutsal değildir.” Eyvallah. Ama bazı bağlar hâlâ kutsal. Ve ben onları lime lime etmek için değil, an...

Şebnem Ferah Şarkılarıyla Kişisel Bağlanma Analizi Denemesi

Kaygılı Kaçıngan Rockçı’nın Bağlanma Rehberi İlk yayımlanma: DeliKasap, 2020 – Son basılı özel sayı. Not: Yazı blog için yeniden düzenlenmiştir. Yıl 2020,   Bu kalabalığın içinde yapayalnız hissetmektense,  Dünyanın bir ucunda tek başımayım. Kir göstermeyen renkleriniz sizin olsun,  Korkmaktansa, bulanıklığın tam içinde bir başımayım.   Yağmurlu bir İstanbul akşamında, Mecidiyeköy’de iş çıkış kalabalığının arasından Fulya’nın tenha sokaklarına doğru dönerken, her Cuma akşamı yürüdüğüm 30 dakikalık yürüyüş yoluma eşlik etmesi için Youtube’u açtım. Normalde o saat için rutinim İlker Canikligil ve tayfasının geyiklerini dinlemek, ama genç bir British oğlanın “Can Kırıkları” Tepki videosu çarptı gözüme. Dayanamadım açtım:   Benim belki de gizli bir bildiğim var, Elbette ağlarım, Benim can kırıklarım var Senin gördüğün yanağımdan süzülenler Asıl içimde yüzdüğüm bir deniz var.   Derken… Çoktandır unuttuğum, yıllar önce toprağa gömdüğüm onlarca duy...

Devrimci Safları Sıklaştıralım - Bölüm 2

Beden, Nefes ve Bilinç: Travmanın Ötesine Bir Adım Yarım saat haberleri izleyip Türkiye’de ve dünyada olan bitene kafa yorunca agresifleşmemek elde değil. Gençliğimizin en ateşli savunmasını yaptığımız Gezi’de geri çekilişimiz, sonrasında yaşadığımız çöküntü, asla yeniden yapılanamama... “Gezi ruhu” deyip deyip bireyselleşme kıskacında takılı kalmak… bunu aklımızda tutalım, çünkü lazım olacak. Devrim için önce sinir sistemini anlayalım: beynimiz gerçekte ne olduyla değil, ne düşündüğümüzle ilgileniyor. Dolayısıyla medya aklımızı ele geçirdiğinde “tehlikedeyim”, “dövüşmeli miyim şimdi?” yoksa “kaçalım mı?” ya da “en iyisi susup saklanmak” tepkileri arasında gidip geliyor. Normalde müthiş hayatta kalma stratejileri olan bu tepkiler (devrimlerin kaderini de belirliyor) sinir sistemimizin dayanım aralığı dar olduğunda yerli yersiz ve hızla aktive oluyor. Bu noktada kişisel gelişim endüstrisinden bu bilgileri kendi avantajımıza kullanalım; sinir sisteminin dayanıklılığını nasıl artıra...

Arzuların İkrah Saatinden Devrime – Bölüm 1

George Orwell’a göre sahtekârlığın evrensel düzeyde egemen olduğu dönemlerde, gerçeği söylemek devrimci bir eylemdir. Bu topraklardan konuşacak olursak gerçeği söylemek imandandır, içinde tutmamak ise ibadettir derim. Bu yazı akıldan bedene, sözden harekete davet eden devrimci bir ibadettir. Yayımlandı: DeliKasap, 15 Ocak 2020 Not: Bu yazı, yazıldığı dönemdeki eleştirel ve polemik tonu korunarak editorial düzenlemeden geçmiştir. Arzuların İkrah Saatinden Devrime – Bölüm 1 Arzu Uzunali bir podcast yayınlamış. Arzu benimkine çokça zıt dünya görüşü, kadınlık üzerine kendine has fikirleriyle bana çok ışık olmuş bir hanım yazar. Ayrıca gördüğüm en iyi, kötü gün dostudur. Kızımı doğurduğum gün annemle aynı anda girmişlerdi kapıdan, birlikte gözyaşı dökmüşlerdi tanık oldukları mucize için. Bana kalırsa müthiş bir terazisi var, hayatı ne çok ciddiye alır ne de boş verir. Blogu atgotten.blogspot.com çok sevilmiş, sıkı takipçiler edinmiş bir blog. Artık yazmak kesmemiş olacak ki geçtiği...