Devrimci Safları Sıklaştıralım - Bölüm 2
Beden, Nefes ve Bilinç: Travmanın Ötesine Bir Adım
Yarım saat haberleri izleyip Türkiye’de ve dünyada olan bitene kafa yorunca agresifleşmemek elde değil. Gençliğimizin en ateşli savunmasını yaptığımız Gezi’de geri çekilişimiz, sonrasında yaşadığımız çöküntü, asla yeniden yapılanamama... “Gezi ruhu” deyip deyip bireyselleşme kıskacında takılı kalmak… bunu aklımızda tutalım, çünkü lazım olacak.
Devrim için önce sinir sistemini anlayalım: beynimiz gerçekte ne olduyla değil, ne düşündüğümüzle ilgileniyor. Dolayısıyla medya aklımızı ele geçirdiğinde “tehlikedeyim”, “dövüşmeli miyim şimdi?” yoksa “kaçalım mı?” ya da “en iyisi susup saklanmak” tepkileri arasında gidip geliyor.
Normalde müthiş hayatta kalma stratejileri olan bu tepkiler (devrimlerin kaderini de belirliyor) sinir sistemimizin dayanım aralığı dar olduğunda yerli yersiz ve hızla aktive oluyor. Bu noktada kişisel gelişim endüstrisinden bu bilgileri kendi avantajımıza kullanalım; sinir sisteminin dayanıklılığını nasıl artırabiliriz? Kişisel ve kolektif bilinci nasıl devrim yapabilecek sağlamlığa getirebiliriz?
Klinik psikoloji profesörü Dr. Rick Hanson’ın çalışmaları, zihinsel örgütlenmeyi devrimsel değişim için kullanabileceğimizi gösteriyor. Bu noktada en temel araç ise nefes. Bedava, kimseye bağımlı değil, değişkenliğiyle meditasyon nesnesi olarak ideal. Hatta farklı boyutlara dair sezgisel bir kapı bile açabiliyor.
Ancak devrim sadece düşüncede değil, bedende de gerçekleşmeli. İnsanın üç bedeni – fiziksel, duygusal, düşünsel – birlikte hareket ettiğinde dönüşüm tamamlanır. Bessel van der Kolk'un “Beden Kayıt Tutar” adlı kitabı, travmanın bedensel etkilerini anlamak ve aşmak için önemli bir rehber. İnsan anatomisi anlaşıldıkça beden dokularının hafızası olduğu, tamamlanmamış geçmiş deneyimlerin salgılanan hormonlar aracılığıyla tekrar tekrar hissedildiği anlaşılıyor. Değişimin önündeki taşları kaldırmak için bedenimizin özgürleşmesi, hareketimizin akışkanlık kazanması önemli.
Yoga, bu üç bedenin birlikte hareket edebilmesini sağlayan pratiklerden biri. Hem bedeni hem nefesi çalıştırır, hem zihni sakinleştirir. Bu da bizi gelecek devrim hareketlerine hazırlıklı yapar. Van der Kolk’un liderliğinde yapılan kontrollü bir deney; travma sonrası stres bozukluğu yaşayan ve geleneksel tedavilere iyileşme direnci gösteren 64 kadına psikoterapik tedavilerine ek verilen 10 haftalık Yoga uygulamasının travma sonrası stres bozukluğuna iyi geldiğini söylüyor.
Devrim egoistleşmeden bireysel gelişim istiyor. Neden - sonuç ilişkisi açık. Einstein’in dediği gibi: “Bir problemi, o problemi yaratan düşünce seviyesiyle çözemezsiniz.” O hâlde biz de kasıtlı ve tekrarlı hareketi mümkün kılacak bir içsel örgütlenmenin yollarını arayabiliriz.
Yazıyı bitirdim ama mesele hâlâ burada. İçimizde, bedenimizde, kelimelerimizde.
Birinci bölümü okumadıysan: Arzuların İkrah Saatinden Devrime – Bölüm 1
Yorumlar
Yorum Gönder