Kayıtlar

Renklerin içinden gelen kadın: Annem

Resim
İfadende kararsızsın Işıkların altında Seni tutan bişeyler var Korkuların yanında Renklerin içinde, düşlerin içinde Doğmak sessizce... Renklerin içinde, cennetin içinde Ölmek sessizce... Anlaşılmaz bir yanın var Öldürmeye hevesli Kupkuru çiçek gibisin Biraz suya özlemli Renklerin içinde, düşlerin içinde Doğmak sessizce Renklerin içinde, cennetin içinde Ölmek sessizce... Kargo’nun bu efsane şarkısının sözleri sana ne güzel yakıştı. Hep benimle kal..

Biz annemle konsere gittik.

Resim
Tabiiki geç kaldık. Konser başlamış, kapılar kapanmıştı ama içeriye girmeyi başardık. Konser salonuna çıkarken annemin topuklu ayakkabılarının sesi neredeyse sahnedekilerin sesini bastırıyordu. neyseki çabuk farkedip parmak uçlarına basmaya başladı. Heyecanlıydı, hem ilk klasik müzik konserini dinleyecekti hem de sahnede Buse vardı! Demek istediğim, idealist bir akademisyenin; sayın Doç. Dr. Esra Gül Atalay'ın önderliğinde ve onun öğrencilerinden oluşan Anadolu Kontrbas Orkestrası İstanbul'daki ilk konserine heyecanla hazırlanırlarken, anneminde onlardan aşağı kalır yanı yoktu... Konser Vivaldi 4 Mevsim'den Allegro'yla başlamıştı. Sahnedeki enerji salona girdiğiniz anda hissediliyordu. Bunun sırrı -en azından benim hissettiğim- herşeyden önce müzisyenlerin arasındaki uyum, sevgi, samimiyet, sonrasında ise işlerini yapar gibi değil de -seyirciye de geçirdikleri- çok ciddi bir keyifle çalmalarındaydı. Orkestranın birinci solo kontrbasçısı Esra Gül Atalay dediğim gibi...

Soğuk Norveç'ten gelen sıcak esinti: Beady Belle

22 Ocak akşamı çok sevdiğim Ghetto'da sıcacık bir müzik yankılandı. Beady Belle sahnedeydi, sevilen şarkılarından oluşan keyifli bir performans sundular. Beady Belle, Beate S.Lech (vokal) ve Marius Reksjø'nun(bass) Oslo Üniversitesi'nde başlayan iş birliği sonucunda kurulmuş. 1999'da Bugge Wesseltoft (1964 doğumlu Norçevli Jazz'ı elektronik müzikle harmanlayarak yeni bir türün doğuşuna imza atmıştır) Jazzland Rec. ile Beate için yeni bir kayıt yapmak istemiş ve Beate'ye istediği tüm sanatsal özgürlüğü vermiştir. -Bunun heyecanıyla olacak- Beate başlarda tüm işi kendi üzerine alarak, söz yazımından aranjeye, kayıt ve üretime kadar tüm detaylarla kendisi uğraşmış. Zaman içinde yardımına yetişen Marius ile "Home" adını verdikleri ilk profesyonel kayıtlarını yapmışlar. 2000 yılında bu kayıtların meyvesi olarak ortaya çıkan -Beady Belle dinleyicilerinin şüphesiz en sevdiği parçalardan biri olan- "Ghost" promosingle olarak piyasaya sürülmüş. ...

hadi biraz uzaklaşalım...

Resim

Hadi çocuğum ilaç niyetine: Gnossienne no1'den günde iki adet 10 gün, sonra no2'ye geççez

Kapıda kaldığımı anladığımda tekrar çalıştırdım mp3 çalarımı. O sıra bir tını geldi kulağıma, durdum öylece. İlaç gibiydi, başka bir diyardan güzel bir şeyin habercisi ya da terk edilen sevgilinin hüznü gibi. Ne istersen yani... Sergei Trofanov tarafından yorumlanmış, Fransız besteci Alfred Eric Leslie Satie'nin (17 Mayıs 1866 - 1 Temmuz 1925) piyanosundan dökülen Gnossiennes serisinin 1 numaralı parçasıydı çalan. Rumen Pop Müziği ve Endonezya vurmalı çalgılar topluluğundan etkilenerek yarattığı Gnossiennes...

duygulu piyanist, çılgın şef

Çok acayipti! Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, şef ve solist arasındaki şahane uyum, birbirinden keyifli parçalar, Çağ Erçağ 'ın, viyola grup şefi Eftal Altun 'un solosu, karizmatik zil Kerem Ergüler , baş keman Pelin Halkacı , üflemeliler... Hele solist Alexei Volodin seyircilerin alkışları yüzünden üçüncü kez sahneye şef Sascha Goetzel ile birlikte geri dönüp, selam verdikten sonra geri dönerken şefin seyircilere dönüp Alexei Volodin'in tekrar çalması için daha çok alkışlamamızı işaret etmesi... şahaneydi! kahkahalarla alkışladık... Ve işe yaradı, geri dönüp harika bir parça çaldı. Buse parçanın Scriabin'e ait olduğunu iddia etti bir zaman ama emin değil, benimse hiç bir fikrim yok, neyse ne. Gitmesin istedik ama artık yüzümüz yoktu sahnede tutmaya. Konser sırasında Rahmaninov'un 3. piyano konçertosunu çalarken dışa vuran heyecanım sağımda solumda oturanların dikkatini çekmiş olacak ki dönüp bana baktılar. Ara sırasında yanımdaki yaşlı bey "cidden i...

Taslakta Kalan Kız

18.12.2009 – 21. Saatte Ofiste Yazılmış Bir Not An itibariyle 21 saattir ofisteyim. Konser dinleyip ofise döndüm, müzik sarhoşluğundan kurtulabildiğimce çalıştım da çalıştım… Dün yayınladığım “bu konser neden kaçmaz” tespitlerimin hepsinin doğru çıkmasının sevinci ve doygunluğuyla kendimi müzik Fatih’i gibi hissediyorum. Ne kadar gaza geldiysem, ateşi yükselttim, tüm gazı ofiste tükettim. Şu an tükenmiş halime isyan için bunu yazıyorum. Bu yazıyı taslak olarak kaydedip bırakacağım. İleride bir gün belki yayınlarım. Belki de şimdi o gün.(buraya o günün tarihi gelecek) (O günün tarihi: 01.03.2010) Yirmi bir saattir ofisteyim. Bu cümleyi iki kere yazmak istemezdim ama galiba vurgulanmayı hak ediyor. Erasmus’tan döneli çok olmadı. Avrupa’nın öğrenci kafasıyla “biraz düşüneyim, biraz gezeyim, biraz dünyayı göreyim” ritminden, güzel ülkemin “çok çalış, şimdi çalış, acil yetiş” ritmine jet geçişim tamamlandı. Üniversite tat vermedi (para da vermedi), ajans daha tatlı geldi. Başta “...

Kuliste fısfıs da fısfıs!!

Resim
Bu akşam Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, Lütfi Kırdar UKSS'de konser verecek. Orkestra şefinin Sascha Goetzel olduğu konserin solisti Alexei Volodin(piyano). Sascha Goetzel Konseri benim için özel kılan isimler ise şöyle: Sinem Buse Ünlüoğlu(kontrbass), Pelin Atay(kontrbass) -bu iki genç hanım aynı zamanda orkestranın en genç isimleri.- ve hali hazırda Borusan İstabul Filarmoni kadrosunda bulunan, yaylı sazlar grup şefliğini üstlenen Çağ Erçağ(viyolonsel). Asıl bomba haber bu akşam konser öncesi kuliste olacağım. Onların heyecanını paylaşıp, fıs fıs dedikodu yapacağım:) Bu konser neden kaçmaz?: - Orkestra şefi Sascha'nın sahnedeki artistiği ve etrafına yaydığı enerji kesinlikle izlenmeli ve deneyimlenmeli. - Borusan İstanbul Filarmoni'nin yaylı sazlar grup şefi Çağ Erçağ şahane bir soloyla konsere renk katacak ve bizi bizden alacak. - Konser playlistinde yer alan parçalar oldukça keyifli, hatta listenin sonunda bulunan Cemal Erkin'in Köçekçe'si coşkuyu tavan...

Festival festival üstüne, müzik benim üstüme

Resim
Ç ağ Erçağ 'ın bu kadar yakışıklı olduğuna şaştım kaldım. Duruşu, bakışı, viyolonselden akkıttığı notalara kattığı karizması... eridim resmen televizyonun karşısında. Neyse asıl konum 10. Antalya Piyano Festivali:Küçücük bir kız Mendelssohn'un keman konçertosunu çalıyor... Parça üzerine bir kaç beden büyük gelse de belli ki gelecek vaadediyor genç hanım. Küçücük parmakları kemanının üzerinde koşarken öyle heyecanlı ki! Antalya Piyano Festivali'nin asıl genç yıldızları piyanistlerden oluşsa da bu genç hanım fazlaca dikkatimi çekti doğrusu. Festival'in genç piyanistleri ise: Dymitry Mayboroda, Iraz Yıldız, Salihcan Gevrek ve Cem Oslu. Ben festivali yerinde takip edemediğim için sadece Iraz Yıldız'ın küçük bir performansını televizyondan izleme şansı buldum, adını şu an hatırlamadığım bir Türk parçası çaldı. İnanılmaz keyifliydi. Konseri gidip izleyemediğim için detaylı bilgi paylaşamayacağım:( ancak sağdan soldan duyduğum, televizyondan izlediğim ve okuduğum kadarıyla...

İstanbul'da Efes Blues Rüzgarı

Resim
Gittik, bol bol dans edip güzel müzik dinledik. Hemen önümüzde dans eden oldukça yaşlı beyfendinin eşsiz figürleriyle coştuk da coştuk... Festival ay sonundaydı ve malum ekonomik olarak ayın ortasında kriz yaşayan biri olarak katılamayacağım için üzülüyordum. Neyseki friendfeed 'de Efes Pilsen 'in çeşitli sorular sorarak bilenlere davetiye dağıttını gördüm. Hayır ben biletimi soru yanıtlayarak almadım, soru yanıtlamak için takip etmeye başladığım Efes'in Twitter 'daki 200. takipçisi olduğum için aldım:) Kapının 18.30'da açıldığı etkinlikte saat 21.00'a kadar konserin başlamasını beklemek cidden sıkıcıydı ki adı Efes Blues Festivali olan etkinlikte 50cc'lik biranın 7TL olması cidden sinir bozucuydu... Öte yandan konser başlayana kadar misafirleri oyalacak birşey de yoktu. Zaman geldi ve Ray Schinnery sahnedeydi. Gitarından dökülen mavi melodiler, yorgun siyah sesiyle birleştiğinde keyfime diyecek yoktu doğrusu. Ray Schinnery, müziği bir kenara seyirciyle kur...