Gün Ortası Kabusu – beyin suyumun aktığı gün

Temmuz sıcağında dükkânda işler durgun. Klima yok, dövme kuyruğu her zamankinden daha kısa (yani yok). Fırsat bu fırsat dedim, dükkanı ustaya kitleyip Fethiye’nin tarihi köylerini, doğal güzelliklerini keşfe çıkalım.

Hisarönü’nden bir minibüsle Karaköy mevkiine geçtik. Rumların tepelere, Türklerin düzlüklere ev yaptığını burada öğrendim. En azından bu bölgede durum böyleymiş. Rumlar bölgeden ayrılınca yüzlerce ev kimsesiz kalmış. Bölgeye yerleşen Türkler, evlerden sökebildiklerini alıp düzlüklere kurdukları yapılarda kullanmışlar. Böylece ortaya hayalet bir köy çıkmış.

Ama bu köyü, bu terk edilmişliği öyle rasyonel düzlemde düşünmeyin. Şöyle düşünün: “Yıllar içinde peyderpey acılarla terk edilmiş, gizemli bir köy.” Kayaköy’de yürürken insan ister istemez tribe giriyor. Temmuz sıcağı bir de güneş beyne geçince, halüsinasyonun kralı yaşanıyor beyin sapımızda.

Köyde kimsecikler yok. O gün, o sıcakta keçiler bile yok. Bir tek biz varız.

Her evden bir tıkırtı... Dışarının aşırı aydınlığına karşı, evlerin korunaklı iç köşeleri daha bir karanlık, daha bir tırstırıcı. Amerikan korku filmlerinden çıkardığımız derslerle, karanlık mağaraların bizi çağıran seslerini bastırıp yolumuza devam ettik.

Yol boyunca, tepedeki gözlem kulesinin bizden uzaklaştığı sanrısına kapıldım. Bir buçuk saat boyunca, güneş tepemizdeyken tırmandık. Neden hatırlamıyorum ama yanımızda yeterince su da yoktu.

Ve hedefe vardığımızdaki görüntü bu işte:



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Haddi Hududu Bilene Mesajlar

Arzuhalci